Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı -ABNA- Bölgesel gerilimin yeniden tırmandığı bir dönemde, İsrail’in söylemindeki ton değişimi dikkat çekiyor. Gazze savaşının getirdiği yıpranmışlık ve kuzey sınırında direnişin kararlılığı karşısında, Tel Aviv yönetimi askeri tehdit dilini yumuşatırken diplomatik ve medya üzerinden yürüttüğü baskı kampanyasını derinleştiriyor.
Direniş çevrelerinden yapılan değerlendirmelerde, bu durumun bir “zayıflama emaresi” değil, kırılma öncesi taktiksel bir sessizlik olduğu vurgulanıyor. İsrail’in “çatışmadan kaçınma” mesajları, savaş yorgunu kamuoyuna yönelik iç politika hamlesi olmanın ötesinde, Lübnan cephesini siyasi baskı altına alma girişimi olarak okunuyor.
Analistler, İsrail medyasında artan tehdit söyleminin de bu stratejinin parçası olduğunu belirtiyor. Buna göre, Tel Aviv yönetimi bir yandan “barış dili”yle uluslararası kamuoyunda zaman kazanmak isterken, diğer yandan kuzey cephesinde olası bir direniş hamlesine karşı diplomatik zemin hazırlamaya çalışıyor.
Direniş kaynakları, bu tabloyu “özgüven değil, çaresizlik” olarak nitelendiriyor. Çünkü sahadaki denge artık askeri güçten çok caydırıcılık üzerine kurulu. İsrail ordusunun her gün Lübnan sınırında gerçekleştirdiği tatbikatlar ve medya üzerinden pompalanan tehdit mesajları, direnişin kararlılığını sarsmak yerine, Tel Aviv’in kendi iç güvensizliğini yansıtıyor.
Uzmanlara göre, önümüzdeki süreçte “savaştan kaçınma” söylemi, İsrail’in diplomatik manevra alanı olarak kullanılmaya devam edecek; ancak bu politikanın ne kadar sürdürülebileceği, direnişin sahadaki dengeyi koruma iradesine bağlı olacak.
yorumunuz